Dünyam ne karanlık ne de sessiz!

"Adını bilmiyorum… soyadını da… Yaşını, cinsiyetini, konuştuğun dili ve daha birçok şeyi de… Ama bunları bilmemem, sana bir şeyler anlatamayacağım anlamına gelmiyor…"
Aslına bakarsanız sitenin açılış sayfasına, yeni bir kitap projesinin ilk bölümüyle başlamak istiyordum. Fakat hakkımda yazılanları gördükçe farklı bir başlangıç yapmam gerektiğine karar verdim.

Türkiye'deki birçok basın kuruluşunun ve muhabirin ısrarla inandığı bir düşünce var: "Trajedi her zaman daha fazla okunur!"
Sadece benimle ilgili çıkan haberlerde değil, engellilerin birçoğu ile ilgili haberlerde aynı mantık güdülüyor. Türkiye'deki engelliler aldıkları eğitime, kültür seviyesine göre değil, sağlık sorunlarının ciddiyetine ve farklılığına göre "sınıflandırılıyor". Yazılan haberlerin birçoğunda, bazen kasıtlı bazen de iyi niyetle olaylar dramatize ediliyor. Çoğunlukla bu dramatize etme çabası sınırını aşarak "trajedileştirme" noktasına varıyor.
Sonra ne mi oluyor? Tek kelimeyle ortaya bir rezalet çıkıyor… Türkiye'nin köklü basın kuruluşlarından birinde, "aşk" yüzünden "bir gecede" kör ve sağır olduğum yazılıyor… Trajedileştirme çabası içindeki muhabir, binlerce sitede "Anne Neden Ben?" ismiyle geçen kitabımın adını, yazdığı haberde "duygusallaştırma" amacıyla "Annem Neden Ben?" haline çeviriyor.
Bahsettiğim bu trajedileştirme çabasının tek kurbanı olmadığımı da bilmelisiniz. Bir engellinin kişisel başarısının arkasında -diğer insanlar gibi- ailesinin ve dostlarının katkısı vardır. Bu, dünyanın her yerinde geçerli olan bir gerçektir. Ancak engellilere "hak ettiği" gibi davranılan ülkelerde, o kişinin bireysel başarısı haberlerde ön plana çıkarılır. Tıpkı sağlık sorunu yaşamayan insanların haberlerinde olduğu gibi. Ülkemizdeki düşünce ise, "Engelli kişi yetersiz ve yardıma muhtaçtır," anlayışı yaygındır. Engelli bireyin kişisel başarıları, sırf bu anlayış yüzünden gölgelenmekte ve engelli bireyin başarısı lanse edilirken mutlaka ailesi veya dostları da işin içine katılmaktadır.

Günlük yaşamın bir parçası hâline gelen internet nedeniyle olaylar biraz daha karışıyor. Bir muhabirin trajedileştirdiği haber, X sitesi tarafından alınıyor, ekleme ve çıkarma yapıldıktan sonra tekrar yayına veriliyor. Yayına verilen bu haberde başkaları tarafından çarpıtılıyor. Sonuçta iş çığcından çıkıyor…
Benim hakkımda çıkan haberlerde veya bu haberlerden üretilen saçmalıklarda yazan bazı şeylerin gerçekleri şu şekilde:

Aşk yüzünden bir gecede kör ve sağır mı oldun?


Aşka olan inancınızı yıkmak istemem ama, yanıtım, "Hayır…" Hastalığımın dokuz yıllık bir süreçte bu noktaya geldiği ve nörolojik bir sorun olduğunu söylersem, sanırım muhabirin hayal gücünün sınırları zorladığını ifade etmiş olurum.

Konuşabiliyor musun?


Buna, şu soruyla yanıt vereyim: Sekiz dokuz yıl radyoculuk yapan ve bu işin mektebine giden bir adam, sadece az görüp duymaya başladığı için susar mı? Elbette konuşabiliyorum!

Hastalığın dünyada sadece 52 kişide mi görülmüş?


Nörolojik bir hastalık olan Nöropatinin, diğer birçok hastalıkta olduğu gibi çeşitli alt türleri bulunuyor. Hastalığın nedenine bağlı olarak bu türlerin adı değişiyor. Ancak %20 civarındaki bir kesimde, hastalığın sebebi saptanamıyor. Oluşma nedeni bilinen nöropati hastaları içinde görme ve işitme yetisi azalan veya yok olan kişi sayısı oldukça yüksek.
Fakat hastalık sebebi bilinmeyen, hem görme hem işitme hem de atak dönemlerinde başka yetileri azalan vaka sayısı az. Benim yaşadığım nöropati sorununun da nedeni bulunamadı. "52" sayısını hastalık dolayısıyla gittiğim bir profesörden ailem işitmiş. Profesörün söylediği ne kadar gerçektir, onu bilemiyorum.

Hiç mi görmüyor ve duymuyorsun?


Az da olsa görüyor ve duyuyorum. Aynada yüzümü göremiyorum ama büyük bir ekranda, oldukça büyük puntolarla yazılmış harfleri seçebiliyorum. Seslerin çoğunu duyuyor ama tam anlamıyla çözümleyemiyorum.

Bilgisayarı nasıl kullanıyorsun?


Birçok haberde, bilgisayarı başkasının yardımıyla kullandığım yazıyor ancak "doğru" bir şey değil. Eski mesleğim bilgi teknolojileri uzmanlığı olduğu için bilgisayarı programlama yapabilecek seviyede kullanabiliyorum. İhtiyaç duyduğum uygulamaları kendim geliştirip bilgisayarı kontrol edebiliyorum. Bazen çılgınlık yapıp web site kodladığım bile oluyor! Bu sitenin görselleri dışındaki kodlamasını yapmak gibi.

Çevrendeki insanlarla nasıl iletişim kuruyorsun?


Kendimce geliştirdiğim bir "el alfabesi" ile söylenenleri algılıyorum. Latin alfabesi harflerinin biraz daha farklı çizimlerinden oluşan bu alfabeyi kullanmak sanıldığı gibi çok da "zor" veya "güç" değil. Restoranda, yolda, yürürken, koşarken yanımdakilerle bu alfabe sayesinde anlaşıyorum. İşitme yetisi sıfır olmadığı için kelime elime yazılırken aynı anda söylendiği takdirde en fazla 3. harfinde kelimeyi çözebiliyorum. Başka deyişle, elime yazılan harf sadece tetikleyici bir unsur oluyor.

İnternette konuştuğum kişi gerçekten sen misin? Murat Kefeli'ye nasıl ulaşabilirim?


Evet… e-postalara yanıt veren, Facebook ve Skype üzerinden gönderilen sohbet iletilerini cevaplayan kişi benim. Bana doğrudan ulaşmak istiyorsanız sitenin "İletişim" köşesindeki "E-posta göndermek için…" bağlantısını kullanabilirsiniz. Diğer bir seçenekte Facebook profilinden beni eklemeniz ve oradan mesaj yollamanız.